Unveiling Talent: How Music Bridged Hearts in İstanbul Podcast By  cover art

Unveiling Talent: How Music Bridged Hearts in İstanbul

Unveiling Talent: How Music Bridged Hearts in İstanbul

Listen for free

View show details

About this listen

Fluent Fiction - Turkish: Unveiling Talent: How Music Bridged Hearts in İstanbul Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-06-03-22-34-02-tr Story Transcript:Tr: İstanbul'daki lisede, yaz tatiline hazırlık yapan öğrencilerin heyecanı vardı.En: In the high school in İstanbul, there was excitement among the students preparing for the summer break.Tr: Dışarıda ağaçlar çiçek açmış, hava ısınmıştı.En: Outside, trees had blossomed, and the weather had warmed up.Tr: Emir, sırt çantasında gitarını taşıyarak koridordan geçiyordu.En: Emir was walking through the corridor, carrying his guitar in his backpack.Tr: Müzik, onun için bir sığınaktı.En: Music was a sanctuary for him.Tr: O gün okulda bir etkinlik vardı: Yetenek Gösterisi.En: That day, there was an event at school: the Talent Show.Tr: Herkes büyük bir tutkuyla bu etkinliğe hazırlanıyordu.En: Everyone was passionately preparing for this event.Tr: Seda, gösterinin organizatörüydü.En: Seda was the organizer of the show.Tr: Renkli afişlerin altında arkadaşlarıyla detaylar hakkında konuşuyordu.En: She was talking with her friends about the details under colorful posters.Tr: Enerjisi ve neşesi herkesi etkiliyordu.En: Her energy and cheerfulness affected everyone.Tr: Emir, uzaktan bakarken birden Leyla yanına geldi.En: As Emir was watching from a distance, suddenly Leyla came to him.Tr: Leyla, Emir’in iyi bir gitarist olduğunu biliyordu.En: Leyla knew that Emir was a good guitarist.Tr: "Emir, sen de gösteriye katılmalısın!"En: "Emir, you should also participate in the show!"Tr: dedi Leyla.En: Leyla said.Tr: Emir başını iki yana salladı.En: Emir shook his head from side to side.Tr: "Sahneye çıkmak istemiyorum," dedi utangaç bir sesle.En: "I don't want to go on stage," he said in a shy voice.Tr: Ancak Leyla pes etmedi.En: However, Leyla didn't give up.Tr: "Kendini göstermezsen nasıl farkına varacağız?"En: "How will we realize your talent if you don't show yourself?"Tr: diye ısrar etti.En: she insisted.Tr: Emir düşünceliydi.En: Emir was deep in thought.Tr: Aklının bir köşesinde sahneye çıkmak istiyordu.En: A part of him wanted to go on stage.Tr: Her ne kadar çekingen olsa da, Leyla'nın sözleri içini ısıttı.En: Even though he was shy, Leyla's words warmed his heart.Tr: Belki de bu, diğerleriyle tanışmanın yolu olabilirdi.En: Maybe this could be a way to meet others.Tr: Derin bir nefes aldı.En: He took a deep breath.Tr: "Tamam, deneyeceğim," dedi.En: "Okay, I will try," he said.Tr: Gösteri günü geldiğinde okulun büyük salonu dolup taşmıştı.En: When the day of the show arrived, the school's large hall was packed.Tr: İçerisi rengarenk afişlerle süslenmişti.En: The inside was decorated with colorful posters.Tr: Herkes sahnede performansını sergiliyordu.En: Everyone was performing on stage.Tr: Emir’in sırası yaklaştığında kalbi hızla atıyordu.En: As Emir's turn approached, his heart was beating quickly.Tr: Sahnede beceriksiz görünme korkusu onu sardı.En: The fear of looking awkward on stage engulfed him.Tr: Ama kendine cesaret verdi, derin bir nefes alarak sahneye çıktı.En: But he gave himself courage, taking a deep breath, he went on stage.Tr: Gitarını çalmaya başladı.En: He began to play his guitar.Tr: İlk notalarla birlikte kalbindeki korku yerini rahatlığa bıraktı.En: With the first notes, the fear in his heart gave way to ease.Tr: İçindeki müzik, dışarıya akıyordu.En: The music inside him was flowing out.Tr: Salon sessizleşmiş, herkes onu dinliyordu.En: The hall fell silent, everyone was listening to him.Tr: İçlerinde Seda da vardı.En: Among them was Seda.Tr: Emir’in performansı, izleyicileri büyülemişti.En: Emir's performance had captivated the audience.Tr: Gösteriden sonra Seda, Emir'in yanına geldi.En: After the show, Seda came to Emir.Tr: "Harikaydın!"En: "You were amazing!"Tr: dedi gülümseyerek.En: she said with a smile.Tr: Emir, yanağında sıcak bir kızarıklık hissetti.En: Emir felt a warm blush on his cheek.Tr: Başını eğdi.En: He bowed his head.Tr: "Teşekkür ederim," dedi nazikçe.En: "Thank you," he said gently.Tr: O andan itibaren Seda ve Emir, sık sık bir araya gelmeye başladılar.En: From that moment on, Seda and Emir began to meet frequently.Tr: Müzik, onları bir araya getiren bağ olmuştu.En: Music had become the bond that brought them together.Tr: Emir, Seda ile birlikte yeni arkadaşlar edindi.En: Emir made new friends with Seda.Tr: Utangaçlığı giderek kayboldu.En: His shyness gradually vanished.Tr: Müzik onun dili oldu.En: Music became his language.Tr: Zamanla Seda ile olan arkadaşlığı derinleşti, ve daha güçlü bir ilişkiye dönüştü.En: Over time, his friendship with Seda deepened and turned into a stronger relationship.Tr: Emir artık sadece kendi dünyasında değil, başkalarının dünyasında da ...
adbl_web_global_use_to_activate_T1_webcro805_stickypopup
No reviews yet