• Trapped at the Museum: A Night of Fear and Friendship

  • Nov 4 2024
  • Length: 15 mins
  • Podcast

Trapped at the Museum: A Night of Fear and Friendship

  • Summary

  • Fluent Fiction - Turkish: Trapped at the Museum: A Night of Fear and Friendship Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2024-11-02-22-34-02-tr Story Transcript:Tr: İstanbul'un Doğa Tarihi Müzesi o gece biraz ürkütücüydü.En: The Natural History Museum of Istanbul was a bit eerie that night.Tr: Elif ve Ahmet, arkadaşlarıyla muhabbetlerinin bitiminde, müzenin kapandığını fark etmemişti.En: Elif and Ahmet, after finishing their chat with friends, didn't realize the museum had closed.Tr: Herkes gitmiş, kapılar kilitlenmişti.En: Everyone had left, and the doors were locked.Tr: Yalnız kalmışlardı.En: They were alone.Tr: Elif, geniş müze salonunda sessizce yürüyordu.En: Elif was walking quietly through the wide museum hall.Tr: Büyük dinozor iskeletleri onları gölgeleriyle takip ediyordu.En: The large dinosaur skeletons followed them with their shadows.Tr: İnce ışık, mücevherlerin üzerindeki cam vitrinlerden hafifçe yansıyordu.En: The faint light gently reflected off the glass showcases covering the jewels.Tr: Derin bir nefes aldı.En: She took a deep breath.Tr: Ahmet ise hemen Elif'in yanında, kaygısız bir tavırla yürüyordu.En: Meanwhile, Ahmet walked beside Elif, with a carefree attitude.Tr: "Bunu bir macera olarak düşün," dedi gülümseyerek.En: "Think of it as an adventure," he said with a smile.Tr: Ama Elif, hafifçe titriyordu.En: But Elif was trembling slightly.Tr: Klostrofobisi can sıkıcıydı.En: Her claustrophobia was bothersome.Tr: "Sakin kalmalıyım," dedi kendi kendine.En: "I must stay calm," she said to herself.Tr: Ahmet neşeli bir şekilde ellerini ovuşturdu.En: Ahmet cheerfully rubbed his hands together.Tr: "Sana harika bir komedi gösterisi yapacağım," dedi ve devasa bir dinozor iskeletinin önünde tiyatro yapmaya başladı.En: "I'm going to give you a fantastic comedy show," he said and began to act in front of a gigantic dinosaur skeleton.Tr: "Ben T-rex!En: "I am T-rex!Tr: Bak korkunç ellerim!"En: Look at my terrifying hands!"Tr: Elif istemsizce güldü.En: Elif laughed involuntarily.Tr: Ahmet'in komedi yeteneği ona her zaman huzur vermişti.En: Ahmet's comedic talent had always brought her peace.Tr: Saatler geçiyor gibi hissettiriyordu.En: It felt like hours were passing.Tr: Elif daha fazla beklemek istememeye başladı.En: Elif began to not want to wait any longer.Tr: "Bir çıkış kapısı bulmalıyız, ya da en azından bir telefon," dedi kararlı bir şekilde.En: "We need to find an exit, or at least a phone," she said decisively.Tr: Ahmet başını salladı, "Bence de.En: Ahmet nodded, "I agree.Tr: Ama önce bir dinozor selfie çekmeliyiz," diye ekledi gülerek.En: But first, we should take a dinosaur selfie," he added with a laugh.Tr: İkili, karanlık koridorlarda dolaşıp bir çıkış aramaya başladı.En: The duo started wandering the dark corridors in search of an exit.Tr: Tam umutsuzluğa kapılacaklardı ki, Elif bir kapının yanındaki kırmızı acil durum talimatlarını fark etti.En: Just when they were about to lose hope, Elif noticed the red emergency instructions next to a door.Tr: "Ahmet!En: "Ahmet!Tr: Burada bir telefon numarası var!"En: There's a phone number here!"Tr: diye seslendi heyecanla.En: she exclaimed excitedly.Tr: Müzenin güvenliği için acil bir numaraydı.En: It was an emergency number for the museum's security.Tr: Hemen aradılar.En: They called immediately.Tr: Kısa süre sonra güvenlik görevlileri geldi.En: Shortly after, security guards arrived.Tr: Kapıları açıp Elif ve Ahmet'i içeriden çıkardılar.En: They opened the doors and let Elif and Ahmet out.Tr: Güvenlik, ikilinin yaşadığı duruma gülümseyerek baktı.En: The security looked at the duo's situation with a smile.Tr: "Büyük bir macera yaşamışsınız!"En: "You've had quite an adventure!"Tr: dedi bir görevli.En: one of the guards said.Tr: Dışarı çıktıklarında Elif derin bir nefes aldı.En: Once outside, Elif took a deep breath.Tr: Ahmet'e dönüp gülümsedi.En: She turned to Ahmet and smiled.Tr: "Senin gülüşlerin çok işime yaradı," dedi.En: "Your laughter was really helpful," she said.Tr: Ahmet, Elif'in bu sözlerine sevindi.En: Ahmet was pleased with her words.Tr: "Ben de daha cesur oldum," diye ekledi, gözlerinde parıltı.En: "I became braver too," he added, a sparkle in his eyes.Tr: O gece, kafalarında müzenin karanlık salonlarından daha fazlası vardı.En: That night, they had more in their minds than just the dark halls of the museum.Tr: Birbirlerini anlamış, bu maceranın içinde yeni bir dostluk geliştirmişlerdi.En: They understood each other, developing a new friendship within this adventure.Tr: Büyük bir serin sonbahar akşamında, o sıcacık dostluğun farkında, eve doğru yürüdüler.En: On a cool autumn evening, aware of their warm friendship, they walked home. Vocabulary Words:eerie: ürkütücüskeletal: iskeletshowcases: ...
    Show more Show less
activate_Holiday_promo_in_buybox_DT_T2

What listeners say about Trapped at the Museum: A Night of Fear and Friendship

Average customer ratings

Reviews - Please select the tabs below to change the source of reviews.